Yazı Kalır da Söz Uçar mı?
(Bu yazı sadece ehlinedir)
Ene, insanlık aleminin etrafında dal budak saran nurani bir tuba ağacı ile müthiş bir zakkum ağacının çekirdeğidir.
Ve bu varlık ağacının hassaten söz ile oluşturulan kısmında yürümek ehline dahi zordur.
Yunus Emre’nin ”Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı..” şiiri bu zorluğu anlatır..
Ve Derviş Yunus sözün insanlığı çıldırtmamak için sözün mahiyetini o zamanki insanlığın idrakinde anlatır.
Ve dahi sözün mahiyeti hiç de küçümsendiği gibi uçup gidici değildir.
Çünkü insanın sarfettiği sözler önce hayalini meşgul eder, sonra düşüncelerine sıçrar,karakterini oluşturur ve en sonunda fiiliyatına dönüşür . Yani kelam dedikleri neredeyse kadersel köprü ve geçitlerdir.
O halde söz, insanın varlığının kainatın görünen veya görünmeyen yüzünde var olan manasının da irice bir kısmını oluşturur.
Zaten birçok ibadetin içerisinde söz ile yer almak hadisesi kaynağını buradan alır.
Sözlerimiz alemde yazılır ,hatta aleme saçılır.
Zannettiğimiz gibi kaybolup gitmez,sonsuz fezada sonsuzca süzülür.
Öyle süzülürki an içinde kaderimize etki edebilir veya başka alemlerde yolumuza ışık da olabilir.
Bu sonsuzluğun kelam ile de döndüğünü anlayanlar, susarlar.
Çünkü ifadelerimiz kainatı nakış nakış işeleyebildiği gibi girdaplar da açabilir.
Bu ifadelerin mahiyetini anlayan zatlar, girdaplar açmaktansa kainatı seyir etmeyi uygun bulurlar.
Hem insan susunca ,kainat ona konuşmaya başlar.
Susmanın huzuruna varanlardan , kainatın sesini duyabilenlerden olalım.Vesselam.